Rezonans Kanunu ve Enerji Alanımız

“Her şey enerjidir  ve  her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda,bu gerçekliği yaşamaktan başka bir şey gelmez elinizden. Başka yolu yoktur. Bu bir felsefe değil,bu bir fiziktir.” Albert Einstein

Kuantum fiziğine göre tüm yaratılışın başlangıcı olan ve herşeyi birbirine bağlayan saf bir enerji alanı vardır.

Bu enerji alanda tüm olasılıklar mümkündür.

Bu enerji alanı holografik yani herhangi bir şeyin her bir parçası tam olarak bütünü yansıtır.

Ayrıca atomun en küçük parçacacığı incelendiğinde katı değil enerji parçacıklarından bir özü olduğunu görüyoruz.

Bu durumun bize kanıtladığı ise herşeyin enerjiden meydana geldiği…

Tüm evreni kapasayan bu enerji alanında iletişime geçme yolumuz ise titreşimlerdir.

Titreşim, eko, yankı anlamına gelen “Rezonans” Kanunu  ile evrendeki her şeyin bir titreşimi olduğunu net bir şekilde görürüz.

Rezonans Kanunu gereği evrendeki herşey birbiri ile titreşimler aracılığı iletişim kurar. Buna tüm evreni, maddeleri, canlıları, nesneleri , bitkileri, sesleri  ve hatta bedenimizi dahil edebiliriz.

Bedenimizin tüm organları ve hücreleri de dahil olmak üzere dünyadaki bütün nesnelerin ve canlıların kendilerine has özel bir titreşimleri vardır.

Bunların titreşim enerjileri incelendiğinde her birinin farklı frekanslarda titreştiğini ve benzer frekansta olanların birbirleri ile yakın iletişim halinde olduğunu görüyoruz.

Ayrıca son yapılan bilimsel araştırmalar bize  ses, duygu, düşünce ve inançlarımız sayesinde muazzam bir rezonans alanı oluşturduğumuzu ve evren ile bu rezonans alanı ile iletişime geçtiğimizi göstermektedir.

Sonuçta gözlerimizin göremediği muhteşem bir iletişim kanalımız var.

Neşeli ve mutlu  olduğumuzda yaydığımız titreşimde öyle oluyor.

Öfkeli, kederli, hüzünlü ve mutsuz olduğumuzda ise ona göre titreşim yayıyoruz.

Yaydığımız enerjiye göre bedenimiz, duygu ve düşüncelerimizinde değiştiğini biliyoruz.

Canlı ve enerjik olduğumuzda duygularımızda keyifli ve coşkulu oluyor.

Durgun bir şekilde oturduğumuzda düşünce ve duygularımızda durağan olmaya başlıyor.

Ayrıca kişiye göre değişen bu titreşim alanından aldığımız titreşime göre etrafımızdan da doğrudan etkileniyoruz.

Dünyaca ünlü Japon bilimadamı Prof.Dr. Masaru Emoto’nun, “Suyun Gizli Mesajı“ adlı kitabında yaptığı araştırmalarda gördüğümüz üzere bu konuda çok önemli kanıtlar elde edildiğini görüyoruz.

Su kristalleriyle frekansları ölçerek  yapılan araştırmada su kristalleri dış koşullara, söz, kavram ve müziklere göre şekil değiştirmektedir.

Su kristallerine yüklenen bilginin pozitif ve negatif olmasına göre aldığı şekillerde pozitif veya negatif olarak değişmektedir.

Yani su aldığı tüm negatif ve pozitif verilere göre kendini aynı titreşime getirip değiştirmektedir.

Herhangi bir dilde “Teşekkürler” kelimesi ile güzel biçimli bir şekil alan kristaller,

“Nefret” kelimesi ile kırık dökük ve deforme olmuş bir şekile dönüşmektedir.

En yüksek pozitif titreşime sahip olan “Sevgi” ve “Şükran” kelimeleri ile kusursuz bir hal alan kristaller ise görülmeye değer.

Bu araştırmaya göre aldığımız verilerden nasıl etkilendiğimizi net bir şekilde görüyoruz.

Dünyanın ve bedenimizin çoğunun su olduğunu hesaba katıp, her titreşimden etkilendiğimizi düşünürsek hatta her zaman seçme şansımız olduğunu düşünürsek siz hangisini seçerdiniz?

“Sevgi”yi öyle değil mi?…

Işıl Gence

Diplomatik Gözlem Dergisi 2015/03

(Visited 24 times, 1 visits today)