Kalbimizin yaşamamız için hayati önemini biliyoruz, peki onun enerji alanından haberdar mıyız?
Uzun zamandır kalbi ve onunla beynimiz arasındaki iletişimi inceleyen HeartMath Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalara göre; kalbimizi kuşatan ve bedenimizin dışına taşan bir enerji alanı var. Kalbin çevrili olduğu enerji alanın çapı yaklaşık 4 metreye kadar ulaşabiliyor, her hücreyi kapsıyor ve her yöne doğru yayılıyor.
Hatta beyinimiz ve kalbimiz arasındaki bağlatının olduğu ve bu bağlatıyla kalbin beyine hangi hormonları salgılaması gerektirdiğini bildirdiği ve kalbimizin, beyin ve diğer organlarla duygular aracılığı ile iletişime geçtiği kanıtlanmış bir gerçek.
Ayrıca kalbin beyine gönderdiği sinyallerdeki düzenin ise beyinin performansını derinden etkilediği ve sinyallerin düzenli olması durumunda doğru düşünebilmemiz, net karar vermemizin kolaylaştığı belirtiliyor.
Kızgınlık veya ümitsizlik gibi hisler kalp atışlarında düzensizliğe neden oluyor ve böylece düşüncelerimiz ve kararlarımız konusunda pek mantıklı davranamıyoruz.
Araştırmacılar bu çalışmalarda; kalp ritminin düzenliliği arttığında bağışıklık sistemi güçlendiğini, stres hormonu düzeyi azaldığını, tansiyonun düştüğünü, zihnimiz açık olduğunu ve sadece minnettarlık hissettiğimiz bir anı hatırlayarak bile kalp ritmimizin düzenliliğini artırmamızın söz konusu olduğunu belirtiyorlar. Bununla birlikte eğer şefkat gibi olumlu bir duyguya yoğunlaşırsak kalp ritmimizi anında ona göre değişiyor.
Kalbimizden yayılan enerjinin (EKG) beyinde oluşan elektirik akımından (EGG) 60 kez daha kuvvetli ve kalbin manyetik alanının, beyninkinden 5 bin kez daha kuvvetli olduğu da bu araştırmalarda kanıtlanmıştır.
Rakamların büyüklüğünden anlayabileceğimiz gibi ‘kalpden istemek’ ve ‘kalpden inanmak’ deyimlerinin enerji alanımız için ne kadar önemli olduğunu artık kabul edebiliriz.
Kalbimiz, inanç ve duygularımız elektromanyetik titreşimlere ve dalgalara dönüştüren bir tür aracı olarak hizmet ediyor. Bu dalgalar bedenimizle sınırlı kalmıyor ve bütün çevremize uzanıyor ve bizi kuşatan her şey ile iletişim halinde bulunuyor.
Kalbimiz bütün inançlarımızı geleceğe yönelik düşlerimizi ve duygularımızı başka bir dile, titreşimlerin ve dalgaların kodlanmış diline çeviririyor ve bunu enerji alanına yayıyor.
İnançlarımız kalbimizin yaydığı elektromanyetik dalgalar sayesinde fiziksel dünyayla alışverişde bulunuyoruz.
Radford Üniversitesi’nden Amerikalı Dr. Raymond Bradley ve Dr. Rollin McCraty’nin belirttiğine göre; aralarında bir buçuk metreye kadar mesafe bulunan kişilerin beyin dalgalarının başkasının kalbine de senkronize olabileceğidir.
Ayrıca annenin beyin dalgalarının bebeğinin kalbine senkronize olabileceğini ve anne dikkatini bebeğine verdiğinde, bebeğin kalbinin oluşturduğu elekromanyetik sinyallere daha duyarlı hale geldiğini de belirtiyorlar.
Gördüğümüz gibi hayatımızın merkezi olan kalbimiz aynı zamanda inanılmaz bir enerji potansiyeline sahip.
İçerden duygularımız sayesinde yayın yapan bir merkez gibi çalışıyor. Kalbimizin gücünü farkederek yaydığı enerjiden yarlanabilir ve hatta başkalarının duygu ve his durumlarını da değiştirebileceğimiz kanıtlanıyor.
Işıl Gence
Diplomatik Gözlem Dergisi 2015/06